1910 yılında İstanbul valisi sokak köpeklerinin toplanıp Sivriada'ya 
gönderilmesine karar verir. 
Yaklaşık 80 bin sokak köpeği...

İstanbul’da bulunan Fransız karikatürist Sem, Temmuz 1910’da köpekleri resmetmek için gittiği adanın görünümünü hatıralarında şöyle anlatıyor:

Dayanılmaz derecede sıcak bir gündü. Güneş denizin mavisini yok etmişti. Sıcağın etkisinden uzaklaşmak için kabinime çekildim. Bir süre dalmışım. Rüyamda kötü şeyler gördüğümü hatırlıyorum. Uyandığımda vapur durmuştu. Hemen kalkıp güverteye attım kendimi. Havada fena bir koku vardı. Sonra kaptan köşküne arkadaşlarımın yanına çıktım. Her biri mendilleriyle burunlarını tutuyordu. Kamaralarının pencerelerini, kapılarını kapadılar. Bir mil uzakta bitkiden mahrum, yalçın bir kayadan ibaret olan ada görünüyordu. Güneşin parlak ışınları görüşümüzü etkilediğinden üzerinde bulunan hayvanları önce fark etmemiştim. Sanıyordum ki bu ada üzerinde taşlar hareketli büyük bir kütle halinde çalkalanıyor. Yalçın kayanın üstünde köpekler karınca gibi kaynıyordu. Güneşten kavrulmuş halde serinlemek için var güçleriyle suda yüzüyor, son takatlerine kadar suda kalmak istiyorlardı. Bazısı cesetlerden bir parça et koparmaya çalışıyor, bazısı sığınılacak ufak bir gölge arıyor, diğer bir kısmı da adeta delirmiş gibi oraya buraya koşuyordu. Seslerini şimdi tam olarak duyuyorduk. İşittiğimiz bu feryatlar köpek havlaması değil adeta insan feryadıydı. Kaptan geminin düdüğünü çaldırdı ve zavallı hayvanlar bir yardım sesi duymuş gibi heyecanlandılar. Bilmem göz önüne getirebiliyor musunuz? Feryat ve inilti saçan bir yalçın kaya. Vapur hareket etti. Zavallı köpekler yine bizleri son bir ümitle takibe çalışarak çırpınıyor, geminin dalgaları onları büsbütün batırıyor, boğuyor, öldürüyordu. Uzaktan bir römorkörün adaya doğru geldiğini gördük. Arkasında iki mavna köpek dolu kafeslerle aynı adaya gidiyor Hayırsız Ada’nın aç sakinlerine İstanbul’dan taze köpek getiriyordu. Bir çoğu gelen sandallara atlamaya çalıştı. Şehre geri dönebilmek için.




Hiç yorum yok: